• Av.Mehmet Göktuğ KÖKBULUT



VERGİ İHTİLAFLARINDA UZLAŞMAK MI, YOKSA DAVA KONUSU YAPMAK MI DAHA AVANTAJLI?

  1. GİRİŞ:

Vergi mükellefi olmanın getirdiği birçok yükümlülük vardır. Özellikle kurumlar vergisi mükellefleri ile defter tutmak zorunda olan ticari, zirai ve mesleki faaliyetlerinde bulunan gerçek kişilerin vergi kanunlarından doğan yükümlülük ve sorumlulukları kimi zaman takibi zor durumlar yaratabilmektedir.

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun ikinci kitabında mükellefin ödevlerine ilişkin bildirimler, defter tutma, vesikalar, muhafaza ve ibraz ödevleri hakkında birçok hükümler mevcuttur. Bunlarla birlikte ayrıca mükelleflerin yerine getirmek zorunda olduğu birçok mükellefiyet, ilgili oldukları vergi kanunlarıyla da (193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu, 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu, 492 Sayılı Harçlar Kanunu, 4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu vb.) hüküm altına alınmaktadır. Görüldüğü üzere mükellef, bir yandan VUK’ ta mevcut bulunan bildirim, defter tutma, vesikalar, muhafaza ve ibraz gibi ödevlerini yerine getirirken bir yandan da ilgili bulunduğu vergi kanunları doğrultusunda verginin tespitine ve beyanına ilişkin özel düzenlemelere uygun hareket etmekle yükümlüdür.

Tüm bu düzenleme ve yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğinin en temel tespit yöntemi ise Vergi Usul Kanunu’na göre yapılan yoklama ve incelemeler olarak karşımıza çıkmaktadır.

  1. VERGİ İNCELEMESİ VE SONUÇLARI NELERDİR? MÜKELLEF BUNLARA KARŞI HANGİ HAKLARA SAHİPTİR VE HANGİ YOLLARA BAŞVURABİLİR?

Vergi Usul Kanununun 134. Maddesinde “Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır.” şeklinde açıklanmaktadır. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise “İncelemeye yetkili olanlar tarafından lüzum görüldüğü takdirde inceleme, işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin fiili envanterinin yapılmasına ve beyannamelerde gösterilmesi gereken unsurların tetkikine de teşmil edilebilir. Fiili envanterin yapılmasının gerektirdiği ve incelemeyi yapan tarafından tasdik edilen giderler Hazinece mükellefe ödenir.” hükmü yer almaktadır.

Mevcut vergi sisteminde kazanç ve iratların beyan esasına göre bildiriliyor olması nedeniyle kamu tarafından bu beyanların zaman zaman kontrol edilmesi normal bir uygulamadır. Ancak vergi incelemesi sonucunda eleştirilen hususların gerek mali boyutu gerekse içtihatta çoğu zaman yoruma açık konular olması nedeniyle mükellef açısından ihtilaflı sürecin çözümünde tercih edilecek seçeneklerin iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.

En basit anlatımla vergi incelemesi sonucunda ortaya çıkan;

  • Vergi aslı,
  • Bir kat vergi ziyaı cezası veya üç kat kaçakçılık cezası,
  • Gecikme faizi,

Toplamlarından oluşacak bir mali tablo ortaya çıkabilir. Bu durumda mükellefin başvurabileceği farklı seçenekler bulunmaktadır. Bunlar:

  • VUK Ek Madde 11 Uyarınca “tarhiyat öncesi uzlaşma” talebinde bulunmak,
  • Tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunmamak (veya Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği’nin 12/3. Maddesi uyarınca tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunup uzlaşma için tarafa verilen günden en az bir gün öncesinde uzlaşmaktan vazgeçildiğinin bildirilmesi durumunda) şartıyla tarhiyat işleminden sonra tarafa gelecek vergi ve ceza ihbarnamesine istinaden “uzlaşma” talebinde bulunmak,
  • Gerek tarhiyat öncesi uzlaşma, gerekse uzlaşma talebinde bulunulmadan veya ikisinden birine katılma hakkının kullanılıp uzlaşılmaması halinde vergi mahkemesine dava açmak suretiyle dava yolunu seçmek şeklinde sıralanabilir.

Görüldüğü üzere vergi incelemesi sonucu ortaya çıkabilecek vergi ve cezalara karşı başvurulabilecek birden fazla seçenek bulunmaktadır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, vergi ve cezalara karşı uzlaşıp ihtilafı sonlandırmanın mı yoksa dava hakkını kullanmak üzere dava sürecine başlamanın mı mükellef için daha avantajlı olacağıdır. Çünkü her seçeneğin kendine göre ve mükellefin konumuna göre avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır.

Gerek tarhiyat öncesi uzlaşma gerek tarhiyat sonrası uzlaşma tercih etmeniz halinde, mevzuata göre vergi aslı ile vergi ziyaı cezasında indirim yapılması mümkündür. Ancak uygulamada vergi aslına indirim yapılmadığı görülmekle birlikte vergi ziyaı cezalarında hatırı sayılır indirimler yapılmaktadır. Bunun idare tarafından nedenine baktığımızda vergi idaresinin ikmalen, resen veya idarece yapılmış olan tarhiyat sonucunda ortaya çıkan vergi ve vergi ziyaı cezasında indirim yapmak suretiyle en kısa sürede alacağını kesinleştirip tahsil etmek istemesidir. Diğer taraftan mükellef uzlaşmayı reddederek veya doğrudan dava yoluna başvurarak görülecek olan yargılama sonucunda verilecek hükmün aleyhe olması sonucunda ilk etapta uzlaşma ile idare tarafından kendisine sunulan indirim hakkını kaybetmiş olacaktır.

  1. RİSK ALINABİLİR Mİ?

Her vergi incelemesi ve inceleme sonucunda düzenlenen vergi inceleme raporu farklıdır. Hatta konular aynı olsa bile incelenen mükellefin dönemi, faaliyet konusu, eleştiri konusu ile ilgili vergi inceleme rapordaki açıklamalar, vergi inceleme tutanağında yer alan beyan, bildirim, ifade ve açıklamalara göre olayın kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamlı değerlendirme, mükellef açısından vergi ve cezalara karşı uzlaşmanın mı yoksa dava yolunun tercih edilmesinin mi daha uygun olacağını belirleyecektir.

Yanlış bir tercihin maliyeti de normal koşullarda (vergi affı vs. gibi durumlar hariç) oldukça yüksek olabilir. Vergi mahkemesine itiraz etmek suretiyle kaldırılması muhtemel olan vergi ve ceza tarhiyatlarının, uzlaşmaya gidilmesi halinde mükellef indirimli de olsa haksız şekilde vergi, ceza ve gecikme faizi ödemek durumunda kalacaktır.

Tam tersi durumda, yani geçmiş içtihatlar ve vergi inceleme raporunun iyi analizi neticesinde davanın mükellef lehine sonuçlanma ihtimalinin mümkün görünmediği bir tabloda yanlış bir karar sonucu dava yoluna gidilirse de ilk başta uzlaşma ile mükellefe sunulan vergi ve ceza indirimlerinin tamamen ortadan kalması sonucu ile karşılaşılacaktır. Bir başka anlatımla daha işin başında hangi yola başvurulacağının tespiti oldukça büyük bir öneme sahiptir.

  1. UZLAŞMANIN TERCİH EDİLMESİ DURUMUNDA:

Daha önce de belirtildiği gibi uzlaşma neticesinde vergi idaresi kanunen alınması gereken vergilerle bunlara ilişkin cezanın bir bölümünden vazgeçerken, karşılık olarak da vergi alacağını da çabuk tahsil edilmesini sağlamakta, çok sayıda dava takibi yapma yükünü hafifletmekte ve mükelleflerle hasım olarak yargı kuruluşları önüne çıkmaktan kurtulmaktadır. Danıştay ise uzlaşmayı “vergi hukukunda uzlaşma, mükellef ile vergi idaresinin, vergiyi doğuran olay ile bu olaya ilişkin işlemler ve bu işlemlerden doğan vergi matrahı ile ilgili iddia ve taleplerinin bir kısmından, anlaşma yoluyla, karşılıklı olarak vazgeçmeleri ve bu suretle aralarında doğmuş ya da doğacak vergi uyuşmazlığını, yargı yoluna başvurmaksızın sona erdirmeleri anlamına gelmektedir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Bu tanımların ardından olayı bir de örnek üzerinden anlatmanın bu noktada daha açıklayıcı olduğu kanısındayız. Şöyle ki;

(X) A.Ş. nin 2019 yılına ilişkin vergi incelemesi sonucunda ortaya çıkan mali tablo 15 Ocak 2021 tarihi itibariyle aşağıdaki gibi olsun. Söz konusu vergi ve cezalara uzlaşma talep edilmesi halinde muhtemel olarak aşağıdaki gibi bir mali boyut ortaya çıkabilir.

VERGİ/CEZA DÖNEMİ TARHİYAT TUTARLARI MUHTEMEL UZLAŞMA SONRASI
Kurumlar vergisi 2019 10.000.000.-TL 10.000.000.-TL
Vergi Ziyaı Cezası 2019 10.000.000.-TL 1.000.000.-TL
Gecikme Faizi 1.280.000.-TL 1.280.000.-TL
TOPLAM 21.280.000.-TL 12.280.000.-TL

İlk etapta toplam 21.280.000.- TL’ lik bir mali yük uzlaşma sonrasında 12.280.000.- TL’ ye düşmekte olup bu da ilk çıkan mali tabloya göre %43 civarında bir indirim demektir.

  1. DAVA YOLUNUN TERCİH EDİLMESİ DURUMUNDA:

Dava yolunun tercih edilmesi halinde malum iki sonuca göre durumu değerlendirmek gerekir. Birinci sonuç, yargılamanın tüm aşamalarının mükellef lehine sonuçlanması ve yapılan tarhiyatların kaldırılması ki bu durumda mükellef tarafından ödenecek bir vergi, ceza ve faiz söz konusu değildir. İkinci sonuç ise yargı sürecinin mükellef aleyhine sonuçlanması ve hakkında yapılan tarhiyatların onanmasıdır. Bu durumda mükellef ilk başta uzlaşma ile sonuçlanmış olsa idi ortaya çıkacak mali tabloya göre daha yüksek bir vergi, ceza ve gecikme faizi yükü ile karşı karşıya kalacaktır.

İkinci sonuca göre örnek olayımızı değerlendirirsek ve ortalama davanın da 2 yıl sonra sonuçlandığını varsayarsak;

VERGİ/CEZA DÖNEMİ T U T A R I MÜKELLEF ALEYHİNE DAVA SONRASI TUTARLAR
Kurumlar vergisi 2019 10.000.000.-TL 10.000.000.-TL
Vergi Ziyaı Cezası 2019 10.000.000.-TL 1.000.000.-TL
Gecikme Faizi(*) 1.280.000.-TL 5.107.500.-TL
TOPLAM (Dava sonucunun mükellef aleyhine olması) 21.280.000.-TL 25.107.500.-TL

(*) Gecikme faizi verginin vadesinden sonraki geçen her ay için geçerli oran kadar artış göstermektedir.

Görüldüğü gibi ilk başta tarhiyatlar için uzlaşma talep edilmesi ve uzlaşmanın vaki olması durumunda mükellef açısından yargı kararının olumsuz olması hali arasında ciddi fark oluşmaktadır. Her ne kadar uzlaşma ile vergi dairesi alacağını hemen alacak iken yargılama neticesinde vergi borcu bir süre ertelenmekteyse de bunun bedeli olarak davacı mükellef güncel faiz oranlarından bir miktar fazla olan gecikme faizine (1947 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle 30.12.2019 tarihinden itibaren her ay için %1,6 olarak belirlenmiştir) mahkûm edilmektedir. Bu her ne kadar hali hazırda hesaplanmış ve tarh edilmiş olan vergi ve cezadan oransal olarak çok büyük bir fark yaratmıyor olsa da uzlaşmaya göre %105 civarında bir fazla ödeme söz konusu olacaktır.

  1. ÜÇ KAT VERGİ ZİYAI (KAÇAKÇILIK) CEZASINA UZLAŞMA İMKANI YOK

VUK Madde 359’da belirtilmiş olan eylem ve işlemleri yapmış olan mükellefler hapis cezasıyla ve 344. Madde üç kat vergi ziyaı cezası ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu durumda olan mükellefler için yukarıda bahsedilen uzlaşma imkânı Ek Madde 1 hükmünde uzlaşmaya gidilebilecek olan vergi aslı ve cezaları sayılırken “359’uncu maddede yazılı fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi halinde tarh edilen vergi ve kesilen ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilen ceza hariç” demek suretiyle ortadan kaldırılmıştır. Bu nedenle söz konusu mükelleflerin herhangi bir kafa karışıklığı meydana gelmeksizin direkt olarak dava yolunu tercih etmeleri yerinde olacaktır. Bu noktada da hem ceza yargılaması hem de vergi mahkemesinde görülecek olan yargılamanın bir avukat ve aynı zamanda vergi alanında uzman müşavirlerce iş birliği içerisinde yürütülmesi oldukça faydalı olacaktır.

  1. SONUÇ

Örnekle açıklamaya çalıştığımız gibi her durumda mükellef açısından ortaya çıkacak mali yük çok ciddi farklılıklar göstermektedir. Böyle bir riskin tesadüfü alınması mümkün değil.

Karar noktasında esas belirleyici faktör vergi ve ceza tarhiyatına esas olacak vergi inceleme tutanağı, vergi inceleme raporunda yer alan eleştiri konuları ve bu eleştirilere ilişkin vergi inceleme elemanınca yapılan açıklamalar iki seçenek arasında yani uzlaşma veya dava yoluna gitme noktasından belirleyici olacaktır. Bu tespitin ve tercihin doğru yapılabilmesi ve doğru adımların zamanında atılabilmesi için sürecin başından itibaren durumun kapsamlı olarak değerlendirilmesi kanaatimizce elzemdir.

Avukat

Mehmet Göktuğ KÖKBULUT